Ömer Çelik’in açıklamaları şu halde;
Düzce sarsıntısında birinci andan itibaren devlet orada, eksik yok. Resmi makamlar dışında manipülatif haberlere bakılmamasını istirham ediyoruz.
‘MÜTHİŞ BİR İKİLİ STANDART VAR’
İnsan hakları örgütlerinin Diyarbakır annelerine ilgi göstermemesini not ettik. Evlatları peşinde koşan annelerinin görmezden gelinmesidir. Fevkalade bir ikili standart var. Sözkonusu olan PKK terör örgütü olunca o yırtıcı suskunluk, o bütün vahşeti görmezden gelen, vahşet kadar yırtıcı olan bu suskunluk maalesef devreye giriyor. Biz Diyarbakır annelerini unutmuyoruz. Burada MKYK’mız ismine selamlarımızı iletiyoruz.
‘TÜRKİYE’NİN KAPASİTESİNİ NET BİR HALDE ORTAYA KOYMUŞTUR’
İstiklal Caddesi’ndeki hain taarruz sonrasında emniyet güçlerimizin çalışmalar yaparak faili ve irtibatlarını açığa çıkardığını gördük. Bu Türkiye’nin inançlı bir ülke olduğunu bir sefer daha ortaya koymuştur. Dünyanın gerçeği bu; ne yapılırsa yapılsın birtakım terör hareketleri engellenemiyor. Güvenlik ünitelerinin aldığı önlemler, failin açığa çıkarılması, yakalanması konusundaki performans Türkiye’nin terörle gayret kapasitesini net bir halde ortaya koymuştur.
Pekçok arkadaşımız İstiklal Caddesi’nde vatandaşlarımızla bir arada oldular ve oranın ne kadar çabuk olağanlaştığını gördük. İstiklal Caddesi esnafı o kadar güçlü bir ileti verdi ki, İstiklal Caddesi’nin isminin ne kadar hakikat olduğu anlaşıldı. Ben de Beyoğlu Belediye Liderimizle birlikte İstiklal Caddesi’ni ziyaret ettim. Şehitlerimizi andık, yaralılarımıza şifa diledik.
Beni en çok etkileyen orada hem esnafımızın dirayeti, birlik ve beraberlik duruşuydu. Orada Adana, Tekirdağ, Kars’tan ve pek çok vilayetimizden oraya gelmiş vatandaşımızı gördüm. Bir kısmı iş için bir kısmı çoluk çocuğunu alarak ülkemizi teröre teslim etmeyeceğiz duruşuyla oraya gelmişlerdi. İstiklal Caddesi’ndeki başta esnafımız olmak üzere ve bütün vatandaşlarımıza bu his ve duruş için şükranlarımızı sunuyoruz.
TÜRKİYE’NİN OPERASYONUNA GELEN TENKİTLERE TOKAT ÜZERE CEVAP
Hain ataktan sonra gerek Türkiye içinde terörle uğraş operasyonu gerek hudut dışında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin uğraşı kimi etraflarda orantılı olmadığı formda yorumlandı. Paris’teki yürüyüşün, duruşun neden 15 Temmuz’da Türkiye için yapılmadığını çok sorduk. Bu soruya yanıt veremeyenlerin İstiklal Caddesi’ndeki hain hücum sonrasında bize orantısızlıktan bahsetmesi başlı başına palavradır.
Türk Silahlı Kuvvetleri sivillerin hayatı korunması konusunda dünyada en hassas orduların başında gelir. DEAŞ saldırısı olduğu vakit yanıt verdiğimizde orantısızlıktan bahsetmeyenler, PKK terörüne karşı yanıt verdiğimizde neden orantısızlıktan bahsediyor. Alışılmış ki bunun hukuk kuralları, prensipleri ve prensipleri var. Türkiye memleketler arası hukuka saygılı bir ülke olarak natürel ki hukuka bağlı olarak bu çabayı yürütüyor.
‘TÜRKİYE’YE İHTARDA BULUNMAK AHLAKSIZLIKTIR’
Türkiye’nin kendini savunma hakkını destekliyoruz diyeceksiniz, ondan sonra söyleyeceğiniz varsa onları söylemenizin manası olabilir. Lakin hiç bunlara girmeden Türkiye’nin terörle çaba hakkını, anayasal sistemini savunma hakkını göz önüne almadan Türkiye’ye ikazda bulunmak ahlaksızlıktır. Bize bu biçimde ileti bildiri edenlerin hiçbir iletisini tebellüğ etmiyoruz.
‘YASALARI NASIL DEĞİŞTİRDİKLERİNİ, HUKUKU NASIL ZORLADIKLARINI BİLİYORUZ’
Orantılılk konusunda dünyanın en hassas ülkesi biziz. Bizim 1 yıl içerisinde karşı karşıya kaldığımız terör hareketinin yüzde 1’le karşı karşıya kalanların maddeleri nasıl değiştirdiklerini, hukuku nasıl zorladıklarını biliyoruz. Bir terör var bir de terör siyaseti var. Terör siyaseti birtakım argümanlar kullanıyor. Askeri operasyonları yaptığımız için bunun sonucu olarak Karkamış’ta roketli havan atılıyormuş. Burada suçlanması gereken roketleri, havanları atan terör örgütleridir. Sivil insanların, öğretmenlerin, çocukların üzerine atıyor. O vakit dünyada hiçbir devlet terörle gayret etmesin; bunu mu söylemek istiyorsunuz?
‘SAVAŞ İKİ YASAL DEVLET ORTASINDA OLUR’
İkincisi tutturmuşlar, bu bir savaş siyasetidir diyorlar. Bu bir terör örgütünün lisanıdır. Savaş iki legal devlet ortasında olur. Savaş dediğin vakit Türkiye Cumhuriyeti devleti ile terör örgütünü tıpkı meşruyette gösteren bir altyapı arayışıdır. Terörle uğraş operasyonlarına karşı savaş siyaseti terimini kullanan kim varsa direkt terör örgütünün sözcülüğünü yapıyordur. Türkiye Cumhuriyeti legal ve hâkim devlet olarak hakkını, anayasal sistemini kullanmaktadır.
Bir şekide bu lisanı kullananların, hepsi verdiğimiz kayıplar karşısında bize dönük bir vahşetin siyaseti olarak önümüze geliyor. Son yaşananlar Türkiye’nin terörle uğraşının ne kadar haklı ve yasal olduğunu bir defa daha göstermiştir.
KKTC’NİN TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATI’NA GÖZLEMCİ OLARAK KABUL EDİLMESİ
KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci olarak kabul edilmesi, tehdit, şantaj ya da maksada koyma gibisinden mektuplar yazmalarını, açıklamalar yapılmasını büsbütün reddettiğimizi tabir etmek isterim. İkiye bölünmüş adayı tek temsilcisi Güney Kıbrıs olarak AB’ye alıyorsunuz. Herkesin şunu bilmesi gerekir; bu adada iki eşit toplum var ve KKTC hükümran bir devlettir. Hak ve menfaatleri korunması konusunda Türkiye Cumhuriyeti sonuna kadar KKTC’ye dayanak verecektir.
Türk Devletleri Teşkilatları’na gözlemci üyelik sonrası yapılan tehditler utanç vericidir. Gelinen nokta KKTC ve devletimiz için muvaffakiyettir. Başından sonuna bunu ısrarla takip eden, o toplantıda bunun gerçekleşmesi için büyük bir diplomatik güç harcayan sayın Cumhurbaşkanımızın dış siyasete attığı bir imzadır. Bu tarihi imzadır, büyük bir muvaffakiyettir. Bundan sonra inşallah KKTC ile ilgili yeni gelişmeleri daima birlikte göreceğiz.
TAHIL KORİDORU ANLAŞMASI
Tahıl Koridoru Muahedesi da sayın Cumhurbaşkanımızın teşebbüsleri sayesinde oldu. Bu dünyanın karşı karşıya kaldığı besin, güç krizini çözme konusunda Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu dirayetli siyasetin kilit rol oynadığını kilit biçimde göstermektedir. Türkiye barışın teminatıdır. Türkiye güçlü bir diplomasi devletidir.
Sorunlu olduğumuz devletlerle aramızdaki sıkıntıları giderilmesi bakımından kimlerde ne rahatsızlık oluşturduğunu görüyoruz. Hiçbir devlet hiç kimseyle büsbütün problemsiz bağlantı yaşamıyor, büsbütün sorun da yaşamıyor. Çeşitli vakitte çeşitli bahislerle ortaya çıkıyor. Bazen birebir anda hem meseleniz oluyor hem de işbirliğiniz oluyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın Türkiye Cumhuriyeti’nin hak ve menfaatlerinin korunması açısından devletimizin başı olarak attığı adımların Türkiye’nin hak ve menfaatleri, bölge ve dünya barışı için son derece değerli olduğunu, bunun âlâ sonuçlar doğuracağını söz etmek isterim.
İSVEÇ VE FİNLANDİYA AÇIKLAMASI
Yapılan görüşmelerde açıklamaların müspet istikamete evrildiğini görüyoruz. En son terör örgütünün birtakım sembollerinin yansıtılması üzere ögeler asla kabul edilemez. Müttefiklerimizin şunu âlâ anlaması gerekiyor; sizin egemenliğinizin altında terör örgütleri bu faaliyetleri yapabiliyorlar mı? Buna göz yumuluyorsa bu esasen iki yüzlülüktür. Şöyle düşünsünler; İsveç ya da Finlandiya’nın buradaki büyükelçilikleri ya da başkonsolosluklarına DEAŞ sembolünü yansıtılması onlar için ne tabir eder? Temel problem şu; kelam verip de tutmayan çok müttefik ve batı ülkesi gördük.
Biz NATO’nun genişlemesini destekliyoruz. NATO’dan ayrıldıktan sonra NATO’ya dönüşüne müsaade verdiğimiz Yunanistan FETÖ’den PKK’yı fiilen desteklediği ülke durumunda. Suriye’de hangi müttefiklerimizin terör örgütüne takviye verdiğini, eğitim verdiğini biliyoruz. Hangi müttefiğimizin ülkesine bağlı çimento fabrikasının gidip, orada karargah yaptığını biliyoruz. Bu yasal düzenlemeler kâfi olmadığı surece evet dememiz sözkonusu olmaz.
Beklentimiz hükümran bir ülke olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarına hürmet duymaları gerekmektedir. Buna ziyan verecek aksiyonlardan, devletimizi incitecek kelamlardan kaçınmalarını diliyoruz.